ABD’nin Avrupa’da Rusya’yı, Büyük Okyanus’ta da Çin’i karşısına alması, iki ülkeyi güzelce yakınlaştırdı. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar da iki ülkenin ekonomik alanda yakınlaşmasını sağladı. Çin, Rus doğalgazının yeni müşterisi olurken (fırsattan yararlanarak daha ucuz fiyata alsa da) Çinli firmalar ve Çin malları da yaptırımlar nedeniyle Rusya’yı terk eden Batılı firmaların ve eserlerin boşluklarını doldurmaya başladı.
İki önderin ortak bildirisinde bir taraftan ABD’nin silahlanma siyaseti eleştirilerek ABD, kimyasal silahlarını imha etmeye çağrılırken öte yandan NATO’nun bir savunma örgütü niteliğini alması ve öbür ülkelerin egemenliğine karışmaması gerektiği söyleniyor. Öteki taraftan da “tek Çin”in değerinden bahsediliyor ve Büyük Okyanus’ta ABD, İngiltere ve Avustralya’nın oluşturduğu AUKUS ittifakının siyasetleri eleştiriliyor.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu baypas edilerek öbür ülkelere yaptırım uygulanmaması gerektiği söylenerek Rusya’ya karşı yaptırımlar eleştiriliyor. Bildiride Orta Asya’da renkli ihtilallerin (ABD dayanaklı sivil ihtilaller) düzenlenmesinin kabul edilemez olduğu da belirtilirken Çinle Rusya’nın Orta Asya’yı Batı’nın tesirine kapatma konusunda tutum birliği içinde oldukları vurgulanıyor. İki başkan, bu yakınlaşmanın bir askeri blok olmadığını ve hiç kimseyi maksat almadığını söyledi. Ne var ki, Ukrayna’da en merak edilen bahis olan “Çin’in Rusya’ya silah dayanağı verip vermeyeceği” konusunda, net bir izlenim edinmek mümkün olmadı.
