Düşündüğünüzde insan olarak her yeni günde çeşitli “tekinsiz” tecrübeler yaşıyoruz. Ruh halimiz bu tecrübelerle çaba ediyor, farkında bile olmuyoruz. Sonra bir gün düşüncelerimiz üst üste geldiği için ya da artık daha fazla katlanamadığımız için bir biçimde açığa çıkıyor, tahminen sağlıklı bir biçimde tahminen de sıhhatsiz…
‘İKİ BOYUTLU NOTLAR’
Mert Diner, kahırlarını “sağlıklı” bir biçimde dışavuranlardan; sanatıyla. Standı de sanatkarın geçen yıllarda, bilhassa pandemi sürecinde yaşadığı ferdî sıkıntıların bir dışavurumu. Belirsizlik, bilme ve açıklığa kavuşturma isteği, tıpkı vakitte üstünü örtme, lekeler ve boşluklar etrafında şekillenen düşünme ve üretme pratiğini izleyiciye açıyor. Sanatçı serideki işleri şöyle tanımlıyor: “Bu seriye ilişkin olan fotoğraflar, bilmediklerime, gizlediklerime bakma cüreti gösterdiğim bir sürecin ve bu süreçte koca bir bilinmezlikle yüzleşmenin yarattığı hallerin, vakitteki iki boyutlu notlarıdır.”
Diner’in tablolarında tekinsizliği hissediyorsunuz. Uzaktan baktığınızda fark edemediğiniz “tekinsiz” dokunuşları yakınlaştıkça fark ediyor, hatta apayrı hissetmeye başlıyorsunuz.
Diner, atölyeye gitmediği günler anksiyetesinin arttığını söylüyor. Lakin 6 Şubat sarsıntılarından sonra da uzun müddet atölyesine adım atamamış, “Hayatımda atölyeye gitmediğim en uzun süreçti” diyor.
ALTI FARKLI KISSA…
Diner’in stant yazısının altında Deniz Kırkalı’nın imzası var. Sıradan bir stant bülteni yerine “Tekinsiz Durumlar için Hikâyeler” başlığı altında 6 farklı öykü oluşturmuş Kırkalı. Diner de stantlarında genelde “orijinal” stant yazıları yazılmasını daha çok tercih ettiğini söylüyor. Stant 22 Nisan’a kadar görülebilir.